Oyunculuğuyla tanıdığımız, tiyatro yazarı, senarist ve yönetmen Buğra Gülsoy ilk romanı Birinci Kıyamet’le adından bir kez daha söz ettiriyor. Gerçek bir hayat hikâyesinden esinlenerek yazılan roman, 1900’lü yılların ilk çeyreğini içine alan, aşkın ve savaşın tanıklığında geçen insan hikâyelerine odaklanıyor.
Gülsoy, romanında Sabri Mahir üzerinden dünyanın kötülüğünü, nefreti, öteki olmayı, korkuyu, yüzleşmeyi anlatırken, aşkı ve vatanı aynı teraziye koyarak zamanın yoksunluğuna vurgu yapıyor.
Romanını “Sevginin yerini öfkenin aldığı, umutların tükendiği bir dönemde Osmanlı imparatorluğundan Fransa'ya, İspanya’dan İngiltere’ye ve Almanya'ya uzanan, tüm kıyametlerin nedeni olup zamanın çökmesini sağlayan kaçak bir yolcunun gerçek hikâyesi” sözleriyle anlatan Buğra Gülsoy, Türkiye’de pek bilinmeyen ama 1900’lerde dönemini etkileyen bir kişinin izini sürüyor… Bu yolculukta tarihin içinden geçen “Birinci Kıyamet” bir kişinin değil, tüm insanlığın kıyameti oluyor.
Roman, evrensel bir konuyu ele alırken yazarın kullandığı dil, akıcılık ve kurgu da okura yeni bir pencere açıyor…
Edebiyatın usta ismi Zülfü Livaneli’nin de dediği gibi: “Buğra Gülsoy, bir ilk romandan beklenmeyecek bir kurgu ustalığı ve işlek bir dille okurlarına ilginç bir hikâye anlatıyor. Okurların sayfalar akıp giderken alacağı edebiyat tadını tahmin edebiliyorum.”
“Birinci Kıyamet” romanının devamı olacak olan “İkinci Kıyamet” ise çok yakında okurlarıyla buluşacak.
Arka kapak
Buğra Gülsoy, bir ilk romandan beklenmeyecek bir kurgu ustalığı ve işlek bir dille okurlarına ilginç bir hikâye anlatıyor. Okurların sayfalar akıp giderken alacağı edebiyat tadını tahmin edebiliyorum.
ZÜLFÜ LİVANELİ
“Sular yükseldikçe balıklar karıncaları yer, sular çekildikçe de karıncalar balıkları. Her şeye karar veren suyun akışıdır Sabri, bunu unutma,” demişti Tevfik Öğretmen. Genç olmamın vermiş olduğu bilgisizliği kibirlerimin ardına saklamıştım: “Her türlü biri diğerini yiyecek, ne anlamı var ki?” Gözleri üzerine oturan tebessüm sorduğum soruya değil, kendi cevabına aitti: “O zaman sen de suya girme.” Suya girmemek mi? Bir korkak olarak mı yaşamam gerektiğini söylüyordu bana? Bu satırları yazarken ne demek istediğini biliyorum şimdi. Ama her şey için çok geç artık. Nereden bilebilirdim ki; kendi zamanımda yaktığım bir kibritin benden sonraki zamanları kasıp kavuracağını. Bir insanın asla şahit olmaması gereken şeylere tanık olan ben, tüm kıyametlerin nedeni oldum. Bütün zaman benim yüzümden çöktü!
Önce dünyaya atıldım, sonra da dünyadan.
İnkılâp Kitabevi, Buğra Gülsoy, Birinci Kıyamet, Güneşin Battığı Yer, 216 sayfa, İstanbul, 2019.
Editör Gülşen İşeri
Yayıma hazırlayan Bülent Ulus
Kapak tasarım Berkcan Okar
Kapak illustrasyon Doğukan Alyaz
Sayfa tasarım Rüveyda Kul - Şevval Ulusoy
Comments