top of page
banner-1183408_1920.jpg

PROBLEMÄ°N

TAM OLARAK NERESÄ°NDEYÄ°Z?

 Aile Terapisti Psk. Ceren ELVEREN 

Kendimize sorular sormak, bu sorular üzerine düÅŸünmek ve nezaketle kendimize cevap verebilmek önemlidir. Cevap arayışına girdiÄŸimiz bu süreçte kendimize eÅŸlik etme fırsatını yakalarken aynı zamanda baÅŸka bakış açıları ile yeni alanları da keÅŸfederiz.

Olumsuz bir deneyimle karşı karşıya kalınca insanın ilk aklına gelen soru  ‘Neden ben?’ dir.

Bu soruyu kendimize çok sorarız çünkü cevabının önemli olduÄŸunu düÅŸünürüz. Ä°nsanın en çok da çıkmaza düÅŸtüÄŸünü hissettiÄŸi zamanlarda tekrar ettiÄŸi bir soru kalıbıdır bu.
“Neden ben? Neden sen? ya da Neden sen olmayasın?”
Nedenini bilirsek sonucu da değiştirebileceğimize inanırız.
Ancak neden arayışına girmek problemin adını koyma ihtiyacını gidermeden öteye geçemez. Adını koyduÄŸumuzda; problemin sınırlarını çizmiÅŸ olsak da koÅŸullar deÄŸiÅŸmediÄŸi için bize artı ya da eksi bir katkı saÄŸlamaz.
Ve bir süre sonra sorunun bize yük olduÄŸunu hissederiz.

“Neye Ä°htiyacım Var?”

Bir makina olsaydık sorunun nedenini bilmek kıymetli olabilirdi ancak hiç birimiz mekanik varlıklar deÄŸiliz.

Bu yüzden “Neye ihtiyacım var?” sorusunu sorgulamak çok daha kıymetli olacaktır.

Bunu sorarken de “Ben neden kötü hissediyorum?, Burada hissettiÄŸim ÅŸey ne?, EksikliÄŸi ya da fazlalığı bana nasıl hissettiriyor ve ben problemin tam olarak neresindeyim?, Ben ne yaşıyorum, nasıl içinden çıkarım?” gibi sorularla ‘Neden’ yerine ‘Nasıl’ sorusunu devreye sokmak bizim hem kendimizi anlamamızı hem de duygularımızı fark etmemizi saÄŸlayacaktır.

Kendinize yönelteceÄŸiniz ‘Neden’ ile baÅŸlayan sorular aslında içinde deÄŸersizleÅŸtirme barınır. Ancak merakla sorulduÄŸunda ÅŸevkatli olabilir. Merak deÄŸil de altında baÅŸka bir durum yatıyorsa orada mutlaka bir deÄŸersizleÅŸtirme vardır. Ä°ÅŸte bu uzun vadede yıpratıcı iÅŸlev gösterir.

woman-1733891_1920.jpg

Problem ve Problemcikler

Bir problemle karşılaÅŸtığımızda genelde ana problem ile yüzleÅŸmek yerine ondan kaçar ve ana problemin etrafında var olan yeni problemcikler üretiriz. Yeni ürettiÄŸimiz bu problemcikler; bizi bir süre oyalasa da ana problemi çözemediÄŸimiz için kendimizi daha büyük çıkmazların içinde bulunmamızı saÄŸlar.

Problemlerden kaçmak yerine

“Ne hissediyorum?, Ne oluyor bana? Ben bu sorunun neresindeyim?..” sorularını kendinize sormaktan kaçınmayın.

books-4158244_1920.jpg

Unutmayın; NeÅŸelendiÄŸimiz kadar kaygılanmak da hayatın bir  parçası...

Hüzünler olmasaydı sevindiÄŸimiz zamanların kıymetini bilebilir miydik?
Olumsuz, kötü diye tariflendirdiÄŸimiz hayatlardan ve hikayelerden çıkardığımız tecrübelere “iyi ki” demiyor muyuz?

Ne hissettiÄŸinizden korkmayın. Bir ÅŸeye farklı açıdan bakmak; yeni ÅŸeyler keÅŸfetmemizi, farklı çaÄŸrışımlar kazanmamızı saÄŸlar.

Üzerini örtmeden konuÅŸmanın, yeniden yorumlamanın, daha söyleyecek sözünüzün olduÄŸunu bilmenin daha iyi olacağını unutmayın.

Anlaşılma arzusu en büyük, en eski ve en haklı meselemizdir.

Her Birimiz BiriciÄŸiz

Herkesin baÅŸa çıkma stratejisi bir diÄŸerininkinden farklıdır ve farklı olmak zorundadır. Çünkü her birimiz birbirimizden farklı ve biriciÄŸiz. Ne yapmamızın söylenmesine, bu kadar yönlendirilmeye ihtiyacımız yok. BildiÄŸimizi bilmek konusunda kendimize güvenmek zorundayız. Kendimizin ve yeterliliklerimizin farkında olarak içimizin bildiÄŸine güvenmeli, kaygılarımız ile baÅŸ edebilmeyiz. Çünkü kendimizin farkında olursak, problemlerimizi çözebiliriz. “Kaygılandığımda ne yapabilirim? Bir ÅŸekilde çaresini bulurum” diyebilmek, seçebilmenin sorumluluÄŸunu almaktır. Ayıklama yapabilmek ve ihtiyacımız olmayanı almamak, korkusuzca bakıp karar verebilmek ve ihtiyacın olanı almanın gücünü kullanabilmeye ancak kendimizi fark ederek ulaşırız. Yaptıklarımızın altını doldurmalıyız ki; kendi baÅŸa çıkma stratejilerimizi geliÅŸtirebilelim.

question-2736480_1920.jpg
doors-1767564_1920.png

Kendimizle Ä°lgilenmeyi ÖÄŸrenmeliyiz!

Olumsuz düÅŸüncelerimize ve kaygılarımıza raÄŸmen yapmak istediÄŸimiz her ne ise onu yapmaya baÅŸlamak, kendimize tahammül etmek, sonra kabul etmeye baÅŸlamak, sonra da sevebilmek.

DeÄŸiÅŸimi içerden baÅŸlatırsak dışarısı da kabul edilebilir ve sevimli hale gelir. Kendimizle uÄŸraÅŸmayı bırakıp kendimizi dinlemeyi, kendimizle ilgilenmeyi öÄŸrenmeliyiz.

TeÅŸekkürler

PSK. Ceren ELVEREN

 “DEHÅžETE KAPILMA HALÄ°NDEN UZAK 

 SAKÄ°N VE Ä°ÅžLEVSEL OLALIM” 

 Aile Terapisti Psk. Ceren ELVEREN 

Hayat hevesinin güvenlik ihtiyacı karşısında ezildiÄŸi günler yaşıyoruz. Hayat neredeyse durdu, mola verdik. Önceliklerimiz deÄŸiÅŸirken bir vaktin derdi, ÅŸimdinin önemsizi haline geldi. Kendi tercihimizin dışında kendimizle kalmanın ürkütücü sancısını yaşıyoruz. Kaygı, korku, belirsizlik duyguları etrafımızı sararken

yeni güne ‘merhaba’ diyoruz.

GeniÅŸ aile, kalabalık içerisinde olma arzusu genlerimizin içinde var. Fakat dış dünyaya baÄŸlı olmak ile bağımlı olmak arasında da çok ciddi bir fark var. BaÄŸlı olmak, daha duygusal ve fiziksel hatları içerir. Kendine ait dünya kurabilme; arkadaÅŸlık-dostluk iliÅŸkileri kurma, kendi düÅŸünce mekanizmalarının var olması halidir. Bağımlı olmak ise; duygusal ve düÅŸünsel olarak bırakmak isteyip bırakamama halini içerir. BaÅŸka kiÅŸi-kiÅŸiler veyahut nesneler olmadan hareket edemez durumda olma halidir.

Kendimiz ile baÅŸ baÅŸa kaldığımız bu günlerde bağımlıklarımızdan uzaklaÅŸarak baÄŸlı bireyler olarak hayata devam edebilme becerilerimizi geliÅŸtirmeliyiz.

Anna Freud’un çok sevdiÄŸim bir sözü var “Bir annenin görevi, vakti geldiÄŸinde terkedilmek için orada olmalıdır. ‘Annem giderse pert olmayacağım’ ÇocuÄŸu terk edilmeye hazırla, ittir ve destekleme” der. Her düÅŸtüÄŸünde elinden tutulup kaldırılan çocuk tek başına yere düÅŸtüÄŸünde yerden kalkamaz. Bu yüzden belirli sınırlar içerisinde birey olduÄŸumuzun farkına vararak kendi kendimize yetebilmeliyiz.

Sıkıntı, biz yetiÅŸkinleri “Ä°nsan zamanı ne ÅŸekilde deÄŸerlendirmeli?” gibi basit bir soruya geri götürüyor. Hep bir boÅŸluÄŸu doldurma isteÄŸimiz var.

  • Nasıl dolduracağız boÅŸlukları?

  • Mutlaka doldurulması gereken bir ÅŸey mi, boÅŸluk?

  • Eksik ve kısıtlanmış hissetmek bu kadar mı ‘iyileÅŸtirilmesi’ gereken bir durum?

Ä°nsan; hedefi, arzusu, amacı olan üretken bir organizmadır. Bu bizlerin bazı yönlerinin daha güçlü olmasını saÄŸlıyor. Ancak bu güçler bizi yüceltse de en çok daraltan da olabiliyor. Güçlü olduÄŸumuz ÅŸeyler güçsüzlüÄŸümüz oluyor. Kendimizi tanımladığımız ve iÅŸgal edildiÄŸimiz bu hal konforumuzu bozan deneyimlere dönüÅŸebiliyor.

“Olumsuzlukları Nasıl YaÅŸantıladığımız Önemlidir”

  • GeçmiÅŸ aynı kalırken gelecek odaklı iyi hissetmek mümkün mü?

  • Ä°yi olma hali pür olumlu hissetmekten mi geçiyor?

Gelecekten beklentimiz olduÄŸunda geçmiÅŸe atıflar yaparız. KeÅŸke ile baÅŸlayan cümleleri sıralamaya baÅŸlarız. Aslında deneyimlediÄŸimiz olayların büyük veya küçük olmasının bir önemi yoktur. Olumsuzlukları nasıl yaÅŸantıladığımız önemlidir. YaÅŸadığımız olumsuzluklardan kimileri yeni bir bina inÅŸa eder kimileri enkaza dönüÅŸtürür. Aslında burada yaÅŸanılan olumsuz deneyimler sonrası oluÅŸan acıyı saÄŸlıklı acı ve saÄŸlıksız acı olarak ikiye ayırmakta fayda var. SaÄŸlıklı acı yaÅŸam için gerekli, hasta etmeyen, aksine olgunlaÅŸtırarak, bilgi ve tecrübe olarak geri dönendir. SaÄŸlıksız acı ise kiÅŸinin kendi dünyasına çekilip iÅŸlevselliÄŸini azaltacak, günlük iÅŸlevlerini yerine getirmesine engel olandır. Ve uzak durulması gerekendir.

“‘Ruh Ä°nÅŸası’ Ä°çin
Her Türlü Duyguya Ä°htiyacımız Var”

Sürekli iyi hissetme saplantımız var. KoÅŸulsuz ÅŸartsız iyi hissetmek zorunda olduÄŸumuzu düÅŸünürüz. Negatife toleransı olmayan, asla dayanamam ile baÅŸlayan cümleler kuran, kederi kabul etmeyen, can sıkıntısını hemen giderme arzusu içinde olan, kederi hazza çevirme isteÄŸinde, duygular ile yüzleÅŸmekten kaçarak, yetersizlik ve suçlulukla yüzleÅŸmeme eÄŸilimindeyiz. Ancak ‘Ruh Ä°nÅŸası’ için her türlü duyguya ihtiyacımız var. GeçmiÅŸ ile geleceÄŸi daha bereketli hale getirmek yine insanın kendi elinde. GeçmiÅŸi hiçbir zaman deÄŸiÅŸtiremezsin ancak anıları deÄŸiÅŸtirip formu ile oynamak yine insanın kendi elinde

Sürekli iyi olma endiÅŸesi ile asıl yüzleÅŸilmesi gereken problemlerimizden kaçar hale geldik. Ana problemlerimizi yok saydığımız, asıl problem dışında kendimize yeni yeni aslı olmayan problemler çıkararak onlarla oyalanıyoruz. Kendi problemlerimizi kendimize bile itiraf edemeyen bireyler haline dönüÅŸtük çünkü güçsüz olmaya toleransımız yok. Problem yaÅŸadığımızda bunu acizlik olarak görüyoruz. Ve hemen savunma mekanizmaları geliÅŸtiriyoruz. Problemleri sürekli öteliyor, yüzleÅŸmekten kaçıyoruz.

​

Sahip olma düÅŸüncesi ile yola çıktığımızda hiçbir zaman mutluluÄŸa kavuÅŸamayız. Åžuna sahip olursam mutlu olacağım düÅŸüncesiyle yola çıktığımızda aradaki açıyı hiçbir zaman kapatamayız. Ä°nsan doÄŸası gereÄŸi hep elindekinin fazlasını ister. Ä°çsel tatmin olma hali ile ancak içsel huzura ulaÅŸabiliriz.

“Öfke ve Nefret Olan Yerde Onarım Olmaz”

DönüÅŸtürürsen geliÅŸirsin. Evet, bir diÄŸer problemimiz sürekli düÅŸman belirleyip onunla uÄŸraÅŸmak. Bunu yaparken de kendimizi onarmamız mümkün deÄŸil. Sorumluluk alarak problemle yüzleÅŸmek ve o problemi fırsata dönüÅŸtürmek gerekir. Öfke ve nefret olan yerde onarım olmaz. Haset, kötülük, hepimizin doÄŸasında var. Bunları ancak dönüÅŸtürerek kendimizi onarabiliriz.

Otomatik olarak öÄŸrendiÄŸimiz bilgilerden asla ÅŸüphe etmeyiz. Sen zayıfsın, baÅŸarılı olamazsın, çirkinsin vs. gibi kalıplaÅŸmış düÅŸüncelerimiz vardır. Bazen buna gelenek görenekler de eÅŸlik eder. Bu düÅŸünce kalıpları soru soran, merak eden, yıkıp yeniden yazabilme becerilerimizi öldürür. EzberlenmiÅŸ düÅŸüncelerin hepsi yanlıştır. DoÄŸru bile olsa, onu ezberleyen o iÅŸin aslını kavrayamadığı için ortaya çıkan sonuç yanlıştır. “Bugün hayat veren su yarın sizi boÄŸabilir” der Mevlana. Aşılanabilmek lazım. Ne yaparsak yapalım birileri iyi, birileri kötü diyecek. Bazen bir yerin haini kötüsü olmak zorundayız. Ancak bu ÅŸekilde var oluruz.

EVÄ°MÄ°Z,

HER ÅžEYÄ°MÄ°Z…

Hazırlayan:

Psikolog Ceren ELVEREN

(Aile Terapisti)

​

Tüm dünyada olduÄŸu gibi ülkemizde de en temel gündem maddesi koronavirüs. Virüs nedeniyle tüm dünya genelinde büyük çoÄŸunluÄŸumuz artık kendi özel yaÅŸam alanlarımızda zamanımızı geçiriyoruz ve hepimizin kafasında “ne olacak, nasıl olacak” gibi kaygı dolu düÅŸünceler var.

Bu düÅŸünceler zaman zaman mizaha dönüÅŸtürüp içimizi rahatlatmaya çalışsak da sonrasında aynı oranda stres olarak geri dönebiliyor. Felaket senaryoları sıklaÅŸtıkça insanların stres ve kaygı düzeyleri arttı.

Ä°nsan beyni hayatta kalmaya programlı bir organ. Tehlike durumunda salgılanan hormonlar hem bağışıklık sistemini olumsuz etkiliyor hem de psikolojik olarak dayanıklılığımızı sınıyor. Bu da ruhsal çökkünlüÄŸe neden olabiliyor.

"Bu Süreç Hepimizin
Farklı Halleri ile Tanışmasına Vesile Olacak"

Bu süreç hepimizin farklı halleri ile tanışmasına vesile olacak. Her ÅŸey bittiÄŸinde nasıl bir hale dönüÅŸeceÄŸimiz merak konusu. Evlerimizin içinde yeni bir hayat motivasyonuna ihtiyacımız var. Yeni rutinler edinelim, geceyi gündüz ile karıştırmadan, yemek masasında oturup yemek yediÄŸimiz, muhabbet ve oyunlarla iletiÅŸimi aktif tutarak günlerimizi geçirelim. Ä°ÅŸlevselliÄŸimiz, yeni durumu yönetebilme becerimiz mühim. DehÅŸete kapılma halinden uzak, sakin ve iÅŸlevsel olalım. Elbet bu belirsiz günler geçecek ve yürüyüp gideceÄŸiz.

TeÅŸekkürler

PSK. Ceren ELVEREN

EVÄ°MÄ°Z HERÅžEYÄ°MÄ°Z

PEKÄ° YA NE YAPMALI?

Koronavirüs’ü yeteri ve gereÄŸi kadar hayatımıza sokmalıyız. “Yeteri ve gereÄŸi ne demek?” diye soracak olursanız,
“Bizi yaÅŸamdan koparmayacak, günün önemli bir kısmını endiÅŸe ile geçirip, günlük iÅŸlerimizi aksatmayacak kadar.

Tabi kaygının çok yüksek olması kadar, çok düÅŸük olması da yaÅŸam için tehdittir.”

Tam da Bu Noktada
Dikkat Edilmesi Gerekenler
  • SaÄŸduyulu olabilmek en önemli kural. Kendimiz sakin olmadan baÅŸkalarına yardım edebilmemiz mümkün deÄŸil.
     

  • Bilgi karmaÅŸasından kaçınmalıyız. Güvenilir birkaç uzman belirleyerek, bilgi kaynaklarını sınırlamak bir diÄŸer önemli nokta. Bu, gün içerisinde bu konuya ayırdığımız zaman dilimini azaltacak hem de bilgi kirliliÄŸini ortadan kaldıracaktır.
     

  • Gün içerisinde nefes egzersizlerini sıklaÅŸtırmak.
     

  • Kafein tüketimine dikkat etmek.
     

  • Kendinizi rahatlatan ÅŸeyleri bulmak için keÅŸfe çıkmak.
     

  • Çalışmaya ve üretmeye devam etmek.
     

La Edri’nin çok sevdiÄŸim bir sözü var;

‘Kendinizle iyi geçinin, çünkü hayattaki en uzun iliÅŸkiniz kendiniz ile olan iliÅŸkiniz’ diyerek durumu aslında çok güzel özetlemiÅŸ. Evde sıkılanlar ve bu durumdan ÅŸikayetçi olanlar, sıkılmak kesinlikle kötü bir ÅŸey deÄŸil. Aksine merak ve keÅŸfin ilk aÅŸamasıdır. Sıkılmak üretkenliÄŸimizi arttıracak, kendinizi daha iyi hissetmenizi saÄŸlayacaktır.

Peki Bu Süreçte Çocuk Sahibi Olan Ebeveynler

Ne Yapmalı? 

“ÇocuÄŸa ne kadar, nasıl bilgilendirilme yapılmalı, bilgiye ne kadar maruz kalmalı ya da kalmamalı mı?” gibi sorular çok fazla geliyor. Burada önemli olan nokta, çocuÄŸun yaşı, mizacı, ne kadar kaygılı ve korkulu olduÄŸu, geçmiÅŸ deneyimleri, geliÅŸimsel olarak hangi dönemde olduÄŸu gibi kriterler göz önüne alınarak açıklama yapılmalıdır.

Bu dönemde geliÅŸmeler çocuktan gizlenmemeli. Sessiz ve gizli konuÅŸmalardan kaçınılmalı ve hiçbir ÅŸey yok gibi davranmak çocuÄŸun kaygı ve endiÅŸe düzeyini arttırabilir. Bu nedenle virüsün ne olduÄŸu, kısa ve öz bir ÅŸekilde anlatılmalıdır. ÇocuÄŸun sorduÄŸu her soruya, sorduÄŸu soru kadar dürüst, net cevap vermeliyiz. Alınması gereken önlemlere deÄŸinerek bunlara uyduÄŸu zaman güvende olduÄŸunu hissettirmek önemlidir. Yine rutine sadık kalmak bir diÄŸer dikkat edilmesi gereken durumdur. Ön görebileceÄŸi dinamikleri yaÅŸatmak çocuÄŸa emniyet duygusu verir. Bu da stres ve kaygı durumlarını azaltır.

Uzaktan EÄŸitim!

Uzaktan eÄŸitim hemen iyi iÅŸlemeyebilir. Çocukların ve velilerin henüz alışık olmadığı yeni bir düzen baÅŸlıyor. Burada en çok dikkat edilmesi gereken çocuÄŸu kontrol edilmesi gereken bir nesne gibi görmekten vazgeçip bir birey olarak görebilmeniz. Okul ortamında çocuklar bireysel farklılıklarını keÅŸfe çıkar, anne-babasından ayrı kendine bir dünya kurarlar. Ev dışındaki otoriteye ayak uydururken bir yandan problem çözme becerilerini geliÅŸtirirler. Uzaktan eÄŸitim programında bu yüzden ebeveynlerin çok müdahaleci olmaktan kaçınmalarında fayda var. ÇocuÄŸun evde yaptığı her ÅŸeyi hata olarak görüp düzeltmeye çalışırsak, yapamadıkları ve eksiklikleri ile sürekli yüzleÅŸtirirsek bu sefer çatışmalar baÅŸlar. Bırakın çocuk evde de kendi dünyasını kursun. Ödevlerini kendisi tek başına yapsın. Gerçekten Müdahale durumu gerektiÄŸinde ona destek olun.

​

Dipnot!

Tabi bu süreçte teknoloji çocuÄŸun öÄŸrenme amacı ile kullandığı yoÄŸun bir araç olacak. Peki teknoloji ile iliÅŸki nasıl olmalı? Teknolojik alet kullanımında her zaman üzerinde durulması gereken ‘amaç, içerik, süre’ kuralı. Bu çerçeveden yola çıkarsak teknolojik aletlerin ne kadar nasıl kullanılacağı ile ilgili belirlenmiÅŸ sınırlarımız zaten olacak. Tabi burada sadece çocukların deÄŸil, kendimiz teknoloji ile ne kadar iç içeyiz bu da önemli.

SaÄŸlıklı Günler Dilerim!

Analiz Terapi Kurucu Ortağı

Psikolog Ceren ELVEREN

(Aile Terapisti)

​

bottom of page